Anlatılacak çok şey var demiştim. Çok anı, çok fotoğraf… Düşündükçe, anılar mı fotoğrafların peşi sıra geliyor, yoksa fotoğraflar mı anıların bilmiyorum. Ama onları kucakladığımda, artık hep deniz ve güneş kokulu…
Ayvalık
-
-
Hep böyle olur.. Ben giderim… ruhum arkamdan gelir. Aynı anda gitmeyiz pek… Ben gittiğim yerde onu beklerim, soluk soluğa yetişir bir süre sonra… “Yavaş!” der bana… dur… biraz yavaş yürü.…
-
Zaman bildiğim(iz) zaman gibi değil…Geceler ve sokaklar da öyle… Ege’nin en sıcak ikliminde, aşkın mavi kanatları altındayız. Günler yine o özlediğim kıvamda akıyor geçmiş zaman kuyularına…Taş bir evin kokusunu çekiyorum…
-
Kaçtım sonunda İstanbul’dan…. olacağı buydu! Hem ruhum ağrıyordu hem bedenim… kronikleşecekti hafifletmeseydim… hem, ne kadar uzak kalabilirdim ki zaten? Sonunda oldu. Kaçtım. Arkama bakmadan hem de! Erguvanlara inat, zeytin ağaçlarına…
-
Ayvalık’a biraz da düşünmek için gitmiştim oysa… Ama Cunda aklımı başımdan aldı! Anımsadığımdan da güzeldi… Şirin adacığa ayak basar basmaz önce Taş Kahve’de nefis bir Türk kahvesi içtim, sonra sokakları…
-
Bitmez.. Ayvalık’a kendinizi kaptırmanız öyle kolaydır ki! Canınız şımarık bir tembellik içinde yemek, içmek ve uyumak ister sadece… Zamanı kovalamazsınız, saatler uzadıkça uzar… başka yerlerde yakalayamadığınız gün batımları, büyük şehirlere…
-
Uzun bir kahve molası oldu… Uzun bir yıllık izin oldu çünkü. Ama öyle çok ihtiyacım vardı ki… Tatili bitirdiğim ve ruhumun sesini daha net duymaya başladığım bugünlerde, sizleri daha fazla…
-
Fotoğrafı çekerken o kadar acıkmıştım ki daha yakın planla uğraşamadım. Tabii böyle bakınca alttaki barbunyalar pek görünmemiş. Ama olsun, tadını o kadar sevdim ki anlatmamak olmazdı. Bu güzel yemek taze…
-
“Kaybolan Tatlar” ve “Hayattan Renkler” (o zamanki adıyla “Mutfakta Zen“) yahoo grubu üyeleriyle, Nedim Atilla ve Tijen İnaltong önderliğinde, geçen yıl Ayvalık’a yapmış olduğumuz lezzet gezisinde tanıştığım pek çok lezzetten…
- 1
- 2