Hem de son derece keyif alarak yerler çünkü vücutları karbonhidratı çok güzel yakar. Egzersizin arttırdığı iştahları ve hızlı çalışan metabolizmaları ile kolay da doymazlar üstelik 🙂 Oysa düzenli ve yoğun egzersiz yapan, iyi beslenmeye çalışan, sağlıklı bir kiloyu koruyan birçok kişi için düşünülen, genelde “aç” yaşadıkları; asla pizza, brownie, patates ya da makarna yemedikleri oluyor maalesef. Yedikleri zaman da genelde “aaa sen pizza mı yiyorsun?!” sorusu ile karşılaşıyorlar.
Bloga yeniden başlarken düşündüğüm şeylerden biri de bunun aslında böyle olmadığını anlatmaktı. Eskiye göre daha sağlıklı tarifler yapıyor ve yiyor olsam da, buralardan uzak kaldığım son 3-4 yılda hayatımdan şekeri, unu ya da yağı çıkarmadım. Bunun nedenleri, nasılları üzerine ayrıca yazacağım. Koştuğum günlerde, özellikle de uzun mesafe koşularımdan bir gün önce (sabah koşacaksam önceki günün akşam yemeğinde) biraz daha fazla karbonhidrat almaya özen gösteriyorum. Çünkü vücudum sabah ilk olarak bunları yakıyor. Koşu öncesi kahvaltı yapmıyorum, “ara öğün” denebilecek miktarda bir şeyler atıştırıp hemen çıkıyorum. Kahvaltımı dönüşte yapmayı seviyorum. Hatta o, dünyanın en güzel kahvaltısı oluyor o an 🙂 Kaslarda depolanmış olan enerji kaynağım ise, bir önceki akşam yediğim makarna veya pizza oluyor.
Blogda aslında 2 tane pizza tarifim var. Anneciğimin ev pizzası ve hâlâ birçok kişiden sürekli yaptıklarına dair mesajlar aldığım, çok sevilen ince hamurlu pizza tarifi… Bir tarife daha ihtiyaç yok gibi görünse de, bu pizzayı yapıp yediğimiz akşam, blog tekrar başladığında mutlaka yazmam gerektiğini düşünmüştüm. Netflix’te Geleceğe Dönüş serisini 1845. kez izlerken (çünkü pizza gecesi eski filmleri yeniden izlemeyi gerektirir:) yediğimiz pizza gerçekten çok başarılı olmuştu. Sonrasında hamurun ve sosun kalanını dondurucuya kaldırdığım için bu pizzayı birkaç kez daha hiç çabasız yapabildim, ki bence en güzeli buydu.
Tarifi ilk olarak Runner’s World dergisinde görmüştüm. Koşuyorsanız ya da koşmak istiyorsanız mutlaka okumanızı tavsiye ettiğim bu derginin her sayısını iple çekiyorum diyebilirim. Üç ayda bir yayımlanıyor ve şu an kış sayısı bayiilerde. Derginin pizza dosyasını o kadar beğenmiştim ki, sonrasında Women’s Health’e de uyarlamıştık bu dosyayı (Kasım 2017 sayımızda). Elinde bu sayı mevcut olanlar tüm detayları okuyabilir diyor ve tarife geçiyorum. Bu hamurun tamamı ile 3-4 kişilik pizza yapabilirsiniz. Aslında tamamen iştahınıza bağlı 🙂
SAĞLIKLI PİZZA HAMURU
Malzemeler:
- 320 gr un
- 30 gr buğday kepeği
- 1 tatlı kaşığı deniz tuzu
- 1/2 paket instant maya
- 240 ml su, oda ısısında
- 1 çorba kaşığı zeytinyağı
- 2 tatlı kaşığı toz şeker
Yapılışı:
1. Geniş bir kapta un, kepek, tuz ve mayayı harmanlayın. Su, zeytinyağı ve şekeri ayrı bir kapta karıştırıp, una yavaş yavaş ekleyerek yoğurmaya başlayın.
2. Hamur elinize yapışmayan, esnek ve yumuşak bir kıvam alana dek (en az 8-10 dakika) yoğurmaya devam edin. Gerekirse un ya da su ilave edebilirsiniz. Hatırladığım kadarıyla bende gerek kalmamıştı.
3. Hamuru top hâline getirip yağlanmış bir kâseye alın, üzerini örtüp sıcak bir yere koyun ve en az bir saat mayalanmaya bırakın. Ardından iki eşit parçaya bölün. Şahane, doyurucu bir hamur elde ettiniz. Kullanmayacağınız kısmı bu aşamada dondurucuya kaldırabilirsiniz. Diğer kısmı 30 dk daha mayalandırın.
DOMATES SOSU
Domates, piştiğinde daha da faydalı olan bir meyve 🙂 bence yine de sebze. İçindeki likopenin yorgun kasları onarma gücü var; hatta kanser riskini bile azaltıyormuş. Şahane bir pizza sosu için 800 gr konserve domatesi (mümkünse yazın kendinizin yaptığı mis domateslerden), 3 diş ezilmiş sarımsak, 2 çorba kaşığı domates salçası, 2 çorba kaşığı sızma zeytinyağı, birer tatlı kaşığı kekik ve fesleğen, birer tutam da tuz ve pul biber ile geniş bir tencerede kaynatın. Suyunu çekip yoğunlaşıncaya kadar, yaklaşık 20 dakika sürüyor. Bu sosu yaklaşık 4 pizza için kullanabilirsiniz. Kullanmayacağınız kısmı soğuduktan sonra poşetleyip dondurucuya kaldırın.
PİZZA MARGHERITA
Malzemeler:
- 2 kişilik pizza hamuru (yukarıdaki tarifin yarısı kadar)
- Yaklaşık 120 gr domates sosu (hazırladığımız sosun dörtte biri kadar)
- 1 paket suda top mozzarella, süzülmüş ve parçalara ayrılmış
- Bir avuç taze fesleğen yaprağı
- 25 gr rendelenmiş Parmesan
- 1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
- Taze çekilmiş karabiber
Yapılışı:
1. Fırını önceden 230-250 dereceye ayarlayıp ısıtın. 30 cm.lik yuvarlak bir tepsiyi ya da kalıbı yağlayın, hamuru yerleştirin.
2. Domates sosunu, kenarlarda bir parmak boşluk bırakarak tüm hamura yayın. Mozzarella parçalarını sosun üzerine serpiştirin. Isınmış fırına verin.
3. Fırından aldıktan sonra üzerine zeytinyağını gezdirin, Parmesan serpin ve fesleğen yapraklarını serpiştirin. En son karabiber çekerek hemen servis edin! Yanında benim tercihim ev yapımı ayran.
Pizzayı özellikle fırından çıkardıktan sonra süsleme işine bayılıyorum. Her şey taptaze ve iştah açıcı görünüyor. Özellikle de fesleğen, roka gibi yeşilliklerin taze eklenmesi olayın boyutunu değiştiriyor. Peynirli pizzalara yeşillikleri çok yakıştırıyorum. Ama bu basit pizzanın asıl sırrı bence domates sosu. Bolca yapın ve stoklayın derim. Dondurucuda son kalan sosumu bir sonraki pizzamda kullanmayı heyecanla bekliyorum!
Son olarak; evde yapabildiğiniz her şeyi evde yapın derim.
Ama buna çabalarken helak olmayın tabii… Çalışan bir kadın olarak her şeye yetişemeyeceğimi kabullenmem uzun sürdü ama kabullendim. Örneğin ekmeklerimi “gerçek ekmek” yapan butik fırınlardan alıyorum artık çoğu zaman… Kış için dondurucuya sebze stoklama işini stres hâline getirmiyor; dondurulmuş sebze de alıp kullanıyorum. Ama pizza başka… Dışarıda kolay kolay pizza yiyemiyorum. Yediğimde de genelde pişmanlıkla, şişkinlikle, mutsuzlukla sonuçlanıyor bu. Sizin için de durum aynıysa, belki bu hafta sonu biraz zaman ayırıp bu pizzayı denersiniz. Şimdiden afiyet olsun! Yanına güzel bir film açmayı unutmayın 🙂
3 yorumlar
Blogunun yeniden aktif olması harika 🙂 güzel yazılarını ve tariflerini çok özlemiştik. bu fit pizza enfes görünüyor acilen denenmesi ve test edilmesi lazım. :)) Ellerine sağlık
Merhaba Sibel hanım eski arşivinize ulasılamıyor. Ben o tarifleri çok seviyordum.
Kahve’nin Arşivi’nden bahsediyorsunuz sanırım. Blog wordpress’e taşınınca oradaki linkler değişti tabii. Ama tüm arşiv duruyor kaybolmadı 🙂 sadece arama bölümüne tarifin ismini yazıp aratmanız yeterli.
Sevgiler…