“Ekmek, şarap, sen ve ben
Bir de sabahın dördü…”
diye başlayan o şiir / şarkı, bütün üniversite dönemimi ve o dönemki aşklarımı etkilemiştir dersem yalan olmaz. Şiirde bahsedilen aşkı bir tarafa bırakırsak; şarap, peynir, ekmek üçlüsüne sevdalanmam da aynı döneme tekabül eder. Şarap sevmemde bir diğer etkense Attila İlhan’dır elbette, “şarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır” diyen… Kısacası şarap benim için romantik Fransız filmlerinden ziyade şiirle ve isyanla özdeşleşmişti, sonradan şarap kültürüne başka boyutlarıyla da merak sarmış olsam bile, onu sevmemdeki sebep aynı kaldı. Ben yanında ne yerse yesin, şarabını kırmızı tercih eden kadınlardan oldum hep. Beyazlar, rozeler, hele hele o son dönemin blush’ları beni hiç açmadı; yeterince isyankâr değillerdi ve biraz fazla kibarlardı çünkü 🙂
Neden şaraptan açıldı konu diye soracak olursanız… Çünkü ona çok yakışan bir ekmek pişti bugün mutfağımda. Bayıldığım bir ekmek, foccacia. En sade hâliyle, biberiye, deniz tuzu ve zeytinyağı ile taçlanan bu ekmeğin sanırım olabilecek en zengin versiyonunu pişirdim. Sevgili dostum Dyt. Elvan Odabaşı’nın kitabı “Hayallerin Defteri”ndeydi tarif. Geçenlerde kitaplığımı düzenlerken bulup yine gülümseyerek karıştırdım bu kitabı (Elvancığım 2016 yılında “hayal dostum, kalp dostum, iyi ki’msin” diyerek imzalamış benim için) ve hemen birkaç tarifini denemeye karar verdim.
Tarifte tam buğday unu kullanılıyor, benim unum bitince kalan miktarı kepekli unla tamamladım. Yarı yarıya beyaz unla da karıştırabilirsiniz diye düşünüyorum. Hamur mayalandıktan sonra eklenen karamelize soğan ekmeği şahlandırıyor; sakın tariften çıkarmayın ve miktar konusunda elinizi korkak alıştırmayın derim. Ben evde kalmadığı için ekleyemedim ama fırına vermeden önce üzerine serpiştirilen iri kaya tuzu bu ekmeğin imzası niteliğindedir, siz muhakkak ekleyin.
Malzemeler:
- 400 gr tam buğday unu
- 40 gr + 5 gr zeytinyağı
- 10 gr esmer şeker
- 10 gr kuru maya (ben instant maya kullandım)
- 1 yumurta
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 3-4 dal taze biberiye
- 2 adet kırmızı soğan (200 gr)
- 80 gr günkurusu domates
- 50 gr dilimlenmiş siyah zeytin
- 100 ml ılık süt
- 150 ml ılık su
Yapılışı:
- Öncelikle soğanı incecik halkalar hâlinde doğrayın, bir tavaya 5 gr zeytinyağını koyup soğanları karamelize olana dek soteleyin. Bir kenara alıp soğumasını bekleyin.
- Kuru domatesleri ve zeytinleri ayrı kaplara alıp ılık suda ıslatarak 20 dk bekletin. Bu işlem hem fazla tuzu ve yağı alacak, hem de domateslerin yumuşamasını sağlayacak. Ardından suyu süzüp domatesleri şeritler hâlinde doğrayın.
- Hamuru hazırlamak için kuru maya kullanıyorsanız ılık süt, ılık su ve esmer şeker ile birlikte mayayı hazırlayın. İnstant maya ise tüm malzemeleri birlikte yoğurabilirsiniz. Hamurun durumuna göre gerekirse un ya da su eklemesi yapabilirsiniz. Hazır olunca üzerini örtüp sıcak bir yerde 40 dk mayalanmaya bırakın.
- Süre sonunda hamur iki katına çıkmış olmalı. Şimdi tekrar yoğurun ve karamelize soğanların 2/3’ü ile birlikte domates, 1-2 dal taze biberiye ve zeytinleri hamura ekleyip bir kez daha yoğurun.
- Pişireceğiniz tepsiyi yağlayın ve unlayın. Ben yağlı kağıt kullanmayı tercih ettim. Ardından hamuru parmaklarınızla bastırarak tepsiye yayın. Elinize yapışırsa ellerinizi zeytinyağı ile yağlayabilirsiniz -ki bu hamur yüzeyine güzel bir çıtırlık da verir. Üzerini temiz bir bezle örtüp 30 dk daha mayalandırın.
- En son soğanların kalanını hamurun üzerine yayın; biberiye ve iri taneli tuz serpin. 190 derece önceden ısıtılmış fırında yaklaşık yarım saat pişirin.
Kokuya dayanmak zor olacak biliyorum… Ilıkken ya da soğuyunca dilediğiniz şekilde dilimleyebilirsiniz. Ben kareler hâlinde kestim ve fazlasını dondurucuya kaldırdım. Yanında güzel bir keçi peyniri ve iyi bir şarap ile tek başına ziyafet olabilir. Ayrıca çorba yanına yakışan ekmeklerdendir. Kahvaltılarınızı da elbette şölene çevirme gücündedir. Bu pizzamsı ekmeğin tek kötü tarafı şudur ki; birkaç dilimle yetinmekte oldukça zorlanabilirsiniz! Bende durum öyle oldu. Ama ne gam… Karbonhidrattan korkmayın, hareketsiz yaşamdan korkun derim.
16 yorumlar
Paylaşımlarını her geçen gün güzel oluyor. takip etmekten mutlu oluyoruz.
Çok teşekkür ederim.
Bunların böyle gözükmesinin bir püf noktası hilesi var mı acaba?
Herhangi bir sır yok, tamamen gelişigüzel yerleştiriliyor üst malzemeler. Eminim sizin yaptığınız da güzel olacaktır.
Çok lezzetli ve sağlıklı görünüyor, ilk fırsatta tarifinizi deneyeceğim.
Teşekkürler, afiyet olsun umarım denemişsinizdir 🙂
Ben hala ara ara girip bakıyorum…bir gün diyorum yine bu kahve işleyecek eskisi gibi diye.Çok özlendiniz…
Bunca spam yorumun arasında, onları temizlerken bu sıcak mesajı bir anda görmem boşuna değil 🙂 1 sene olmuş siz bu mesajı bırakalı, hüzünlendim. Sizin için yazacağım, söz… Umarım bu yanıtımı görürsünüz. Sevgilerimle…
Sevgili Sibel… ne hikmetse bu akşam aklıma düştünüz. O güzelim Ayvalık yazılarınız, hala pişirdiğim ve hep duamı aldığınız kakaolu ıslak kekiniz … dedim ki, acaba dönmüş müdür bloguna ve bir baktım buradasınız. Sanki eski bir dostu tekrar görmüş gibi oldum… pek çok şey oldu hayatlarımızda,olmaya da devam edecek. Sağlıkla,huzur ve mutlulukla dolu olsungünleriniz;gerisinin üstesinden geliriz elbet … Cansen
Sevgili Cansen, şöyle bir eski evime uğrayıp tozları alayım dedim 🙂 ve bu epey önce gönderilmiş yorumu gördüm, nasıl mutlu oldum anlatamam. Çok teşekkür ederim. Her şeyin üstesinden geleceğimize benim de inancım tam. Kocaman sevgilerimle…
Sevgili Sibel, sen bir Terazi kadınısın. Bu mevsim senin mevsimin. Bazen dönüşmek için biraz kırpılmak gerekiyor. Bu bazen kalpten oluyor bazen işten bazen başka şeylerden. Ağaçları bir düşün. Yaprak döküyorlar dışları kupkuru gibi ama ilkbaharda öyle güzel süsleniyorlar ki. Sen çok güçlü kadınlardansın. Ben de böyle bi dönemden geçiyorum, tüm kalbimle elini sıkıca tutuyırum uzaklardan bir kızkardeşin gibi. Sevdiğin ama elinin gitmediği şeyleri yine de yap mutfaktan uzaklaşma hep mutlu aşlar pişecek değil ya, blogunu ille de yaz gerekirse zorla kendini ben de öyle yapıyorum ve oku film seyret ağla gül kalıplara sığmak zorunda değilsin hissettiğin gibi yaşa tüm kuru yaorakların dökülsün. Yalnız değilsin tüm kalbinle hisset. Çok selamlar.. Hüzünlü hüzünsüz bütün yazılarını bekliyorum belki de bu dönem ilerde yazacağın kitabın bir kısmını oluşturuyor. Sevgilerimle, Leyla.
Not ekmek illaki denenecek. ♥️
Canım Leyla, bu mesajını aylar sonra gördüm ve şu an ihtiyacım vardı, demek ki vaktiymiş… Her şey zamanını bekliyor, blog da, yazılar da, uzaklardan bir kızkardeşin elinin değmesi de… Nasıl bir fırtınaysa bu, bir türlü içinden çıkamadığım… Güzellikler getirecek, artık vakti geliyor, hissediyorum. Sevgimle…
Sevgili Sibel Hanim bu blogu saniyorum ilk kez 4 ya da 5 yil önce kesfetmistim. Ve tam anlamiyla o enerjik, esine asik, isini seven ve mutfakta olmaktan büyük bir zevk Alan kadina hayran kalmistim. Sonra buralara yazmaz oldunuz. Ilk önce resimlerinizde “kirgin Sibel’i” gördüm, sonra bu asik kadin esinden söz etmez oldu yazilarinda. Sonra gözlerinizdeki hüzün. Bir de soyadiniz degismis bunu gördüm. Sakin özelinizi destigimi düsünmeyin lütfen. Her kadinin basina gelebilir bu tür seyler.
Bence icinizden gelmiyorsa yazmayin. Uzaklasin. Yazilariniz sanki zorla yazilmis gibi. Eski ictenlik yok. Gidin bari eski yazilariniza sadik kalin.
Lütfen bunlari yazdigim icin de kirilmayin, darilmayin.
Sevgilerimle
Nur
Nur hanım, samimiyetinize teşekkür ederim. Hiç kırılmadım, haklısınız. Hayat değişimleri oldu ve bu mecradan uzaklaştım. Ama tamamen bırakmaya da kıyamadım. Duruyor şimdilik, bakalım zaman ne gösterir… Sevgilerimle…
harika görünüyor elinize sağlık teşekkürler sevgiler…
Teşekkür ederim, sevgiler…